Küskünlük içinde yaşamayı reddediyorum

Bebekler öfkelerini rahatlıkla ifade edebilirler. Büyüdükçe öfkemizi zapt etmeyi öğreniriz ve bu da küskünlüklere ve dargınlıklara sebep olur. Bu duygu bedenlerimizi doldurur ve içten içe kendimizi yeriz. Ben de her insan gibi, eskiden kendini beğenmiş bir tavırla diğer insanlara duyduğum küskünlükler içinde hapsolmuştum. Bana “yaptıkları” şeylerden dolayı onlara kızgın olmaya hakkım olduğunu düşünürdüm. Küskünlüğe ve dargınlığa tutulmanın bana olayın kendisinden çok daha fazla zarar verdiğini anlamam yıllarımı aldı. Aslında affetmeyi reddettiğim zaman inciten insan ben oluyordum. Kalbime açılan kapı kilitleniyordu ve sevemiyordum. Affetmeyi öğrenmek demek başkalarının kötü davranışlarına göz yummak anlamına gelmez. Bu kalbimi küskünlük hücresinden azat eder. Kalbimin kapısı şimdi açılıyor ve özgür kalıyorum. Boş veriyorum, affediyorum ve özgürlüğe kanat çırpıyorum.
Boş veriyorum ve affediyorum. Söylediğim tüm sözcüklere dikkat ediyorum ve onları özenle seçiyorum çünkü güzel deneyimler yaşamak istiyorum. Kelimelere dikkat etmemi sağlayan şey dil bilgisi kurallarına bağlı olma kaygısı değildir, söylediğim sözcüklerin hayatımı nasıl etkileyeceğini düşünmemdir. Bir çömlekçi bir kâseye, bir vazoya, bir tabağa nasıl şekil veriyorsa hayatıma da düşüncelerim ve sözcüklerim şekil verir. Düşünüyorum ve konuşabiliyorum. Güzelim. Akıllıyım. Sevgi dolu ve kibarım. Benim sözcüklerim dünyaya saygılıdır. Üzerinde kontrol sağlayacağınız bir şey varsa o da o anki düşünce biçiminizdir. Şu anki düşünceniz tamamen sizin kontrolünüz altındadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder